Op.Dr. Aybars Akkor Hakkında 1962 yılında İstanbul'da doğdum.
İlköğrenimimi Yeşilyurt Hamdullah Suphi Tanrıöver İlkokulu'nda tamamladım (1973).
Milliyet İlkokullararası Bilgi ve Kültür Yarışması'nda Türkiye Üçüncüsü oldum.
Halen Gayrettepe Metropolitan Florence Nightingale Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanlığı görevini yürütmekteyim.
Bu kadar hastane değiştirmemin nedeni başarılı oldukça ve tanındıkça daha iyi bir hastaneye futbolcular gibi transfer olmamdır.
Dr Aybars AKKOR Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Bel fıtığı tedavisinde yanlış ve doğrular Bel fıtığı günümüzde en yaygın sağlık sorunlarından biri. Çok sık rastlanmasına rağmen bu hastalığı yeterince tanımıyoruz üstelik birçok yanlış bilgi ediniyoruz. Bu nedenle belfıtığı tedavisinde yanlış bilinenleri sıraladık; tabii, bilimsel doğruları da...
Yanlış: Fizik tedavinin yapıldığı yer çok önemlidir. Doğru: Fizik tedavinin yapıldığı yerin önemi vardır, ama yakınlığı çok daha önemlidir.
Hastanın fizik tedaviden sonra üşütmeden, yorulmadan eve gitmesi gereklidir. Yanlış: Sert yerde yatmak bel ağrılarını giderir.
Bel fıtığı oluşunca mutlaka ya yerde yatmalı ya da yatağın altına tahta koyup öyle yatmalı.
Doğru: Sert yerde yatmak sırt ve bel kaslarının tutulmasına neden olduğu için yarar yerine zarar getirir. İyi bir yaylı yatakta, tercihen yarı ortopedik bir yatakta yatmak en iyisidir.
Yanlış: Mutlaka sırtüstü yatılmalıdır.
Doğru: Hastanın en rahat ettiği pozisyon en iyisidir. Hastalar genellikle yan yatıp bacaklarını karınlarına doğru çektiklerinde daha rahat ederler, çünkü bu pozisyonda yatarken omurların arası açılacağından bacak sinirlerine olan bası azalır. Eğer hasta sırtüstü yatmak isterse belinin altına bir yastık koyması ve bacaklarını yüksek bir yere uzatması daha uygun olur.
Yanlış: Tuvalet ihtiyacı dışında kalkmadan 20-25 gün kesin yatak istirahati yapılmalıdır.
Doğru: İki gün yatak istirahati yeterlidir.Eğer hasta rahatlamazsa bir sonraki tedavi aşamasına geçilmelidir. Uzun süre yatmak hastada depresyona yol açabilir, depresyonun tedavisi bel fıtığının tedavisinden daha zordur.
Yanlış: Yürüyüşten, merdiven çıkıp inmekten kaçınmalı, daha çok oturmak tercih edilmelidir.
Doğru: Oturmak bele binen yükü arttırır, onbeş yirmi dakikadan fazla sürekli oturulmamalı, sık sık vücudun pozisyonu değiştirilmelidir. Yanlış: Sürekli korse takmak beli toparlar, bele binen yükü azaltır.
Doğru: Omurga kırıkları ve kaymaları dışında sürekli korse takmak zararlıdır, beldeki kasların zayıflamasına yol açar.
Yanlış: Bel çektirme ile bel fıtığı geri gider, hasta rahatlar
Doğru: Bel çektirme sadece omurların arka uzantılarının birbirleri arasında yaptıkları eklemlerdeki kaymalarda faydalıdır. İleri derecede bel fıtığı olan kişilere yapıldığında fıtığın kopmasına ve hasta için felç tehlikesinin ortaya çıkmasına sebep olur. Yanlış: Bele balık bağlama, bardak çekme, masaj gibi alternatif yöntemler fıtığı yerine sokar.
Doğru: Bu gibi alternatif yöntemler sadece beldeki kan dolaşımını arttırır, böylece beldeki kaslar gevşer, hastada geçici rahatlama olur, fıtık üzerine bir etkisi olmaz.
Yanlış: Fizik tedavi esnasında ağrı olursa bırakılmalıdır.
Doğru: Fizik tedavinin özellikle ilk üç gününde ağrıların artması normaldir, sabırla devam edilmelidir.
Yanlış: Fizik tedavinin etkisi ancak birkaç ayda belli olur.
Doğru: İlk on seans sonucunda hastanın ağrılarında bir gerileme olmuyorsa fizik tedaviyi sürdürmenin bir anlamı yoktur. Bir sonraki tedaviye geçilmelidir.
Yanlış: Mesai saatleri içinde fizik tedavi yapılabilir.
Doğru: Fizik tedavi bitiminde mutlaka yarım saat kırk beş dakika uzanıp ondan sonra normal yaşama devam edilmelidir.
Yanlış: Bele iğne yapılması bel fıtığını yok eder.
Doğru: Bele iğne yapılması hastanın ağrılarını geçici olarak yok eder, tamamen geçirmez. Yapılacak kortizonun birçok yan etkisi olduğu unutulmamalıdır.
Yanlış: Bel fıtığı ameliyatı çok risklidir, hastaların çoğu ya sakat kalır ya da kısıtlı bir yaşam sürdürmek zorunda kalır.
Doğru: Mikrocerrahi ile ve iyi bir beyin cerrahı tarafından yapılan bel fıtığı ameliyatlarının sakat kalma, felç olma gibi bir riski yoktur. Ameliyat hastayı daha rahat hareket edebilmesi için yapılır, onun hareketlerini kısıtlamak için değil. Yanlış: Bel fıtığı ameliyatlarında hasta mutlaka narkoz almak zorundadır.
Doğru: Artık epidural anestezi ile hasta uyumadan da ameliyat yapılabilmekte, hastalar ameliyat sırasında sohbet edebilmekte, ayaklarını oynatabilmektedir. Bu yöntem sayesinde ameliyat sonrası uyanamama, bulantı, kusma gibi sorunlar oluşmamaktadır. Hasta ayağını oynatabildiği için ameliyat sırasında güç kontrolü de yapılabilmektedir.
Yanlış: Bel fıtığı ameliyatından sonra en az üç ay seyahat edilmez, araba kullanılmaz.
Doğru: Bel fıtığı ameliyatından sonra hastanın tatile veya bir seyahate çıkması istenilen bir durumdur. Hasta uçakla veya trenle ameliyatın gecesi, arabayla veya otobüsle ameliyattan iki gün sonra uzun yolculuğa çıkabilir. Ameliyattan bir hafta sonra tatil yapabilir, eğer İstanbul trafiği gibi stresli bir yerde değilse ameliyattan birkaç gün sonra araba kullanabilir.
Yanlış: Bel fıtığı ameliyatından sonra cinsel güç azalır, zaten ameliyattan sonra en az üç ay cinsel perhiz uygulanmalıdır.
Doğru: Bel fıtığının varlığı cinsel gücü azaltır, onun ameliyatla alınması zamanla kaybolanları geri döndürür. Ameliyat sonrası cinsel perhiz ise sadece on günlüktür.
Yanlış: Ameliyat sonrası futbol, kayak, tenis gibi sporlar bir daha yapılamaz, denize girilemez.
Doğru: Ameliyattan bir hafta sonra deniz ve havuz tedavi için yararlı girişimlerdir, yürüyüş ve yüzme hastanın normal yaşama dönmesini hızlandırır. Zıplayıcı sporlar iyileşmeyi geciktirdiği için iki ay süreyle yasaklanır, sonra spor öncesinde iyice ısınmak kaydıyla serbest bırakılır. Yanlış: Sadece bel ağrısı belirtisi olan bel fıtığında ameliyat olunmalıdır.
Doğru: Bel fıtıklarının %90’ı ameliyatsız iyi edilebilmektedir. Sadece bel ağrısı veya uyuşma için ameliyat yapılamaz.
Yanlış: Bel ve bacak ağrımız varsa öncelikle ortopedi, nöroloji veya dahiliye uzmanına başvurmak gerekir.
Doğru: Bel ve bacak ağrımız varsa öncelikle beyin cerrahisi uzmanına başvurmak gerekir.
Yanlış: Bel ve bacak ağrımız varsa öncelikle ortopedi, nöroloji veya dahiliye uzmanına başvurmak gerekir.
Doğru: Bel ve bacak ağrımız varsa öncelikle beyin cerrahisi uzmanına başvurmak gerekir.
Haraketli bir yaşamın sağlığımızı olumlu etkilediğini bimeyen yoktur. Ama çok oturmanın sağlığa zararlı olduğu pek bilinmez. Bilimsel araştırmalar, günlerinin çoğunu oturarak geçirenlerin, şeker ve kalp hastası olma riskinin 2 kattan fazla yükseldiğini gösteriyor. Saatlerce TV seyretmek tehlikeyi daha da arttırıyor Sağlık Bakanlığı’nın önderliğinde 15-17 Ekim tarihlerinde Ulusal Fiziksel Aktivite Rehberi Hazırlık Çalıştayı’nda yaş gruplarına göre yapılabilecek egzersizlerin belirlenmesi ve halka benimsetilmesi için birçok uzman fikir alışverişinde bulundu. Toplum sağlığı açısından fevkalade önemli olan bu girişimde sözü edilen düzenli egzersizin yanı sıra farklı bir kavram olan haraketsizliğin de üstünde durmak gerekiyor. Modern çağın önemli sorunlarından biri olan haraketsiz yaşam sadece egzersiz yapmamak değil gün boyu oturmak anmalına geliyor
HAREKET ARTTIKÇA ÖMÜR?UZUYOR
400 binden fazla Tayvanlı kadın ve erkeğin ortalama 8 yıl izlendiği bir araştırmada, günde 15 dakika egzersizin bile sağlığımıza olumlu etkisi olduğu görüldü. Egzersizin şiddeti ve süresi arttıkça kansere, kalp hastalıklarına ve diyabete bağlı ölümlerin de azaldığı anlaşıldı. Hareketli bir yaşamın sağlığımızı olumlu etkilediğini bimeyen yoktur desem yanlış olmaz. Ama oturmanın sağlığa zararlı olduğunu söylesem bir çoğunuz şaşırabilirsiniz. Halbuki bu uzun süredir bilinen bir gerçek. 1950’lerde Londra’daki aynı otobüsde çalışan şöför ve biletçiler üzerinde yapılan bir araştırmada, sürekli oturmanın hayatı kısalttığı görülmüştü. O zamandan bu yana, çok oturmanın olumsuz etkilerini gösteren birçok bilimsel çalışma yapıldı. Bu ay “Diabetologie” adlı tıp dergisinde yayınlanan bir araştırmada bilim insanları bu konuda yapılmış 18 araştırmayı topluca incelediler. Yaklaşık 800 bin kişinin sağlık durumunun oturarak geçirdikleri zamanla ilişkisi var mı acaba sorusuna cevap aradılar. İşde de evde de çoğunlukla oturan kişilerin şeker ve kalp hastası olma riskinin 2 kattan fazla arttığını gördüler. Ayrıca, ölüm riskinin de bu grupta yarı yarıya daha yüksek olduğu ortaya çıktı. Hayretle gördüler ki, günde 30 dakika spor yapanlar bile oturarak geçirdikleri saatlerin olumsuz etkisinden kurtulamıyorlar. Bu bulgular yeni değil. Daha önceden yapılmış araştırmalar da benzer sonuçlar ortaya koydu. TV önünde geçirilen zamana dikkat TV seyretme süresi uzadıkça şeker hastalığı riski artıyor. Günlük hayatta hareketsizlik arttıkça da risk yükseliyor. Hem hareketsiz bir yaşam sürüyor hem de saatlerce TV seyrediyorsanız o zaman şeker hastalığına yaldızlı bir davetiye çıkarmış oluyorsunuz. Bu grafik, diyabet riski kadar kalpdamar hastalığı riskini de gösteriyor demek yanlış olmaz. Televizyonun karşısından saatlerce kalkmamak, oturmanın en zararlı şekli. 2001 yılında yayınlanan ve 5 bin İskoç’un üzerinde yapılış bir araştırmaya göre: l Günde iki saatten fazla TV, kalp damar hastalıklarını ikiye katlıyor. l İş veya okul dışında ekran önünde dört saatten fazla zaman geçirenlerde kalp hastalıkları üçe, ölüm riski ikiye katlanıyor. l Bütün günü oturarak geçirenlerde risk iyice artıyor. l Düzenli egzersiz yapanlarda bile uzun süre TV seyretmenin kalbe olumsuz etkisi var. Bir başka çalışmada bu ay ‘British Journal of Sports Medicine’ adlı dergide yayınlandı. Uzun saatler TV önünde oturmanın ne kadar zararlı olabileceğini gösterdi. Bilim insanlarının 12 bin Avustarlyalının sağlık dosyalarını inceledikten sonra vardıkları sonuçlar korkutucu: Ekran önünde geçirilen her saat ömrümüzden 22 dakika götürüyor.
Yaptıkları hesaplar, ömür boyu günde ortalama altı saat TV seyredenle, hiç seyretmeyen birinin beklenen yaşam süreleri arasında 5 yıl fark olduğunu gösteriyor. Türkiye’de ne durumdayız Philips’in ekim ayı başında yayımladığı Türkiye’de Kalp Sağlığı Araştırması’nda 600 kişi sorgulandı. Sorulardan biri ne kadar televizyon seyrettiğimizle ilgiliydi. Boş zamanımızın büyük bölümünü televizyon seyrederek geçirdiğimiz ortaya çıktı. Radyo ve Televizyon Üst kurulunun 2009 yılında yaptığı televizyon izleme araştırmasına göre Türkiye’de günde ortalama TV izleme süresi 4 - 4.5 saat arasında değişiyor. Bu çalışmada ankete katılan 2500 kişinin yarısından fazlası günde en az iki saat televizyon seyrettiğini belirtmiş. Philips şirketinin yaptırdığı ve bu ay başında açıklanan bir alan araştırmasında benzer bir sorunun sorulduğu 600 kişinin yaklaşık yüzde doksanı, her gün televizyon önünde geçirdikleri zamanın iki saatten fazla olduğunu söylemiş. Uzmanlar, çok sayıda kanalın ve uzaktan kumanda aletinin insanları bir kısır döngüye soktuğunu söylüyor. Çok televizyon seyrederek şişmanlayan ve atıllaşan kişinin giderek daha uzun saatler ekran önünde geçirdiğini ve kilolarının arttığını belirtiyor. Haraketsizliğin yanı sıra televizyon seyrederken yenen abur cubur, sorunu daha da zorlaştırıyor. Çok oturmak neden zararlı Haraketsiz bir yaşamın etkilerini görmek için yıllarca beklemeye gerek yok. Uzun süre oturmanın olumsuz etkilerini bir kaç saat içinde görmek mümkün. Mayıs ayında ‘Diabetes Care’ adlı dergide yayınlanan bir araştırmada, kilolu ama diyabet veya kalp damar hastalığı olmayan 19 kişi incelendi. Deneklerin tümü yedi saat süreyle oturdu. Ama ilk iki saatin sonunda verilen şekerli bir içecekten sonra deneklerin üçte biri her 20 dakikada bir kalkıp iki dakika yavaş bir tempoyla yürüdü. Diğer bir grup da iki dakika yürüyüş yaptı ama hızlı bir tempoyla. Üçüncü gruptakiler ise hiç yerlerinden kalkmadan beş saat daha sürekli oturdular. Her bir deneğin üç grupta da yer alabilmesi için aynı deney üç ayrı günde tekrarlandı. Deneklerden her saat başı alınan kan örneklerinde şeker ve insulin düzeyleri ölçüldü. Hiç kalkmadan oturanların kan şekerleri ve insulin düzeyleri diğer deneklere göre çok yükseldi. İster yavaş olsun ister hızlı, her 20 dakikada bir yerlerinden kalkıp 2 dakikacık yüruyenlerde şeker ve insulin değerleri daha düşük bulundu. Bir başka ilginç deneyde de yedi üniversite öğrencisinin iki gün süreyle sol bacaklarını kullanmamaları istendi. Bunun için sağ ayaklarına tabanı 10 santimetre kalın olan bir ayakkabı giydiler ve koltuk değnekleriyle yürüdüler. Böylece sol ayağa hiç yük binmemiş oldu. Deneyden önce ve sonra sol bacaktan alına kas biyopsileri laboratuvarda incelendi. İki gün boyunca iş yapmayan bacakta zaralı oksidasyonun ve insüline direncin arttığı, hücrelerin DNA’larının bakım ve onarımının aksadığı ortaya çıktı.
Hayvan deneylerinde de haraketsiz bırakılan bacaklarda insulin direncinin ve yangının arttığı, ‘trigliserid’ adlı yağların yükseldiği saptandı. Bu bilgilerin tümüne bakınca insanoğlunun evde, işte, yolculukda oturararak bir ömür geçirmek için yaratılmadığı anlaşılıyor. Ne yapmalı? Uzun süre oturmaktan kaçınmak için her fırsatta ayağa kalkıp biraz dolanmakta yarar var. Örneğin telefonla konuşurken oda içinde dolaşmak zor bir iş olmasa gerek. İş yerinde e posta veya telefon yerine yürüyüp yüz yüze görüşmek düşünülebilir. Uzun süre oturmayı gerektiren işlerde çalışanlar, bir iki saatte bir kalkıp işlerini 5-10 dakika da olsa ayakta yapmanın yollarını arayabilirler. Asansör yerine merdiven kullanmak, kapıdan kapıya arabayla gitmek yerine yolun bir bölümünü yürüyerek gitmek kolayca benimsenebilecek yöntemlerdir.
SON SÖZ: Televizyon önünde geçirdiğimiz zaman, günümüzün iş ve uykudan sonra en geniş zaman dilimini oluşturuyor. Hareketli hayatımıza TV önünde geçirdiğimiz zamanı azaltarak başlayabiliriz.